بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَحُمِلَتِ ٱلۡأَرۡضُ وَٱلۡجِبَالُ فَدُكَّتَا دَكَّةٗ وَٰحِدَةٗ ١٤

yerle dağlar yerlerinden kaldırılıb da yekdiğerine bir çarpışla hepsi toz haaline geldiği (zaman).

– Hasan Basri Çantay

فَيَوۡمَئِذٖ وَقَعَتِ ٱلۡوَاقِعَةُ ١٥

İşte o zaman olan olmuş (kıyamet kopmuş) dur.

– Hasan Basri Çantay

وَٱنشَقَّتِ ٱلسَّمَآءُ فَهِيَ يَوۡمَئِذٖ وَاهِيَةٞ ١٦

Gök de yarılmış ve artık o, o gün za'fa düşmüşdür.

– Hasan Basri Çantay

وَٱلۡمَلَكُ عَلَىٰٓ أَرۡجَآئِهَاۚ وَيَحۡمِلُ عَرۡشَ رَبِّكَ فَوۡقَهُمۡ يَوۡمَئِذٖ ثَمَٰنِيَةٞ ١٧

Melek (ler) ise onun bucaklarındadır. O gün Rabbinin arşını (bucaklardakilerin) üstlerinde bulunan sekiz (melek) yüklenir.

– Hasan Basri Çantay

يَوۡمَئِذٖ تُعۡرَضُونَ لَا تَخۡفَىٰ مِنكُمۡ خَافِيَةٞ ١٨

O gün (huzuura) arz olunacaksınız, (öyle ki) size âid hiçbir sır gizli kalmayacak.

– Hasan Basri Çantay

فَأَمَّا مَنۡ أُوتِيَ كِتَٰبَهُۥ بِيَمِينِهِۦ فَيَقُولُ هَآؤُمُ ٱقۡرَءُواْ كِتَٰبِيَهۡ ١٩

Artık kitabı sağ eline verilmiş olan kişiye gelince, der ki: «Alın, okuyun kitabımı».

– Hasan Basri Çantay

إِنِّي ظَنَنتُ أَنِّي مُلَٰقٍ حِسَابِيَهۡ ٢٠

«Çünkü ben hakıykaten hisâbıma kavuşacağımı (kuvvetle) zannetmişdim».

– Hasan Basri Çantay

فَهُوَ فِي عِيشَةٖ رَّاضِيَةٖ ٢١

İşte o, hoşnud bir hayât içindedir,

– Hasan Basri Çantay

فِي جَنَّةٍ عَالِيَةٖ ٢٢

yüksek bir cennetde.

– Hasan Basri Çantay

قُطُوفُهَا دَانِيَةٞ ٢٣

(O cennetin) çabucak devşirilecek (meyve) leri (her durumda erilebilir derecede) yakındır.

– Hasan Basri Çantay

كُلُواْ وَٱشۡرَبُواْ هَنِيٓـَٔۢا بِمَآ أَسۡلَفۡتُمۡ فِي ٱلۡأَيَّامِ ٱلۡخَالِيَةِ ٢٤

«(Dünyâda) geçmiş günlerde takdim etdiğiniz (iyi amellerin karşılığı olarak afiyetle yeyin, için».

– Hasan Basri Çantay

AYARLAR
Okuyucu